Temmuzun ortasında iki hafta,
evimden uzakta.
Hava bunaltmakta,
binbir sıcaklığıyla.
Neden geldim ki buraya,
yanımdaki evhamlı adamla.
Tutamadığımız sözlerin sıkıntısını,
yapamadığımız işlerin ağırlığını bırakarak evde.
Biz düştük deniz derdine.
Madem geldik denize kadar,
hadi dedik içelim şu serinliğini.
Soğutmak için şüphelerimizi.
Meğer o da bizim gibi,
tekdüzelikten terlemiş.
Olmadığı bir üstünü giymiş.
Ben de dedim o zaman çay demleyeyim.
Denize de ikram edelim.
Koyarken düşüverdi içine elim.
Daldırdım da diğer elimi,
yetmedi bir de kendim girdim.
Alamadım da bulamadım daha.
İnsan düştüğü gibi yaşayacak değil ya!
Aklımı duyabiliyorsam hala,
benden şeyler var ortada.
Bilmem doğru,
bilmem yanlış.
Günlük işlerde biraz aceleci, büyük bir pay da talihe belki…
Şeytan bunun neresinde peki?
Can sıkıntısı ve tembellikte gizli.
Gelgelelim,
damıtalım sıkıntımızı sinmesi için içimize.
Dönüştürelim bir güzelliğe.
Evet,
evhamlı adamla denize bakmaktan geliyorum.
Bana,
benden geriye hayallerim düşer.
Size de bu sözcüklerin dizilişi kalır.
İnsan düşündüğü gibi yaşayacak değil ya!
Aklımı duyabiliyorsam ortada,
benden şeyler varmış hala.
