Editör: İpek Çakmak
Görsel Tasarımı: Buket Özkılınç
Roma İmparatorluğu’nda 96-180 yıllarında hüküm sürmüş imparatorlara “Beş İyi İmparator” ve döneme “Evlatlık İmparatorlar Dönemi” denir. “Beş İyi İmparator Dönemi” dendiğini de duyarız; ancak bu yazının konusu bu dönem değil. Yazının konusu bu imparatorlardan sonuncusu Marcus Aurelius. Kendisi imparator filozof olarak bilinir ve en önemli Stoacı filozoflardan biri olarak görülür.
Marcus Aurelius “Eğer gerçekten sahip olduğumuz biricik şey içinde bulunduğumuz an ise; ve sahip olmadığımız bir şeyi yitirmemiz de mümkün olmadığına göre, birisinin elimizden alabileceği tek şey yaşadığımız andır.” demiştir. Aurelius burada, “şimdi”den yani nefes aldığın, yaşadığın andan bahsediyor. Geçmişin geçmiş olduğu ve onu değiştiremeyeceğimizi, geleceğin ise belirsiz olmakla beraber ihtimaller denizinde bir nokta olduğunu düşünürsek sadece şimdiye tamamen sahibiz, diyebiliriz. Sahip olmadığın bir şeyi kaybetmek mümkün müdür? İnsanların bizden çalabileceği tek şeyin bugün olduğunu söylemek de yanlış olmaz; ancak bence tartışılabilir.
Sahip olabileceklerimizi de yitirmek mümkün mü veya onların çalındığını söyleyebilir miyiz? Bunlar bence insanların inanışlarına, kabullerine ve ihtimallere göre değişir. Ben Marcus Aurelius’un bu sözüne ve bu fikre büyük oranda katılıyorum; ancak katılmadığım yanları da var. Örneğin; “şimdi”yi sadece içinde bulunduğumuz an ile kısıtlı tutmamız gerektiğini düşünmüyorum. Dün, bugün, yarın… Hepsi birbiri ile bağlıdır. Bir piramidin taşları gibi birbirlerinin üstüne basarlar. Dün, geçmiş ve değiştirilemezdir; ancak bugüne etki eder, iz bırakır, anılarımızda yaşar ve geçmiş zahir değildir. Etkileri hissedilip gözle görülebilir. Evet, başkaları bizdeki gerçek “dün”ü çalamaz; ancak bizim anılarımızdaki hallerini eğip bükerek veya silerek geçmişimizi çalabilirler. Dün çalınarak bugünün de bir kısmı çalınabilir. İçinde bulunduğumuz an, yani “şimdi” belki de en değerlisidir. Etki edebileceğin, şekil verebileceğin, bozabileceğin veya düzeltebileceğin zamandır. Yaşaması en kıymetli olandır ve insanların almak için en çok can attığıdır. Ayrıca bugünün yarını doğrudan etkileme gücü de vardır. Yarın ise dün ve bugünün yansıması gibidir, onlarda yapılanların yarında izi kalır. Bu nedenle gelecek bence biraz daha savunmasızdır.
Öte yandan, dünün pişmanlıkları ve yarının kaygıları da bugüne zarar verebilir. Geçmişin gerçekleri ve geleceğin görünür etkileri şimdinin uzay zamanında iz bırakma gücüne sahiptir. Bu da bize sonsuzluk denizinde küçük bir nokta olan geleceğin nasıl şimdinin bir parçası olacağını ve geleceğin bir parçasında hak iddia edebileceğimizi anlatıyor.
Genel olarak bu fikre baktığımızda “şimdi”nin en değerli zaman olduğunu görebiliriz. Doğrudan etkileşimde olduğumuz tek zaman parçası diyebiliriz; ancak biricik sahip olduğumuz zaman sadece şimdi midir? Düne veya yarına da sahip değil miyizdir?