Yaşamaya Dair
Editör: Gizem Köroğlu
Tasarımcı: Sena kuyucu
Yaşamak şakaya gelmez, büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın. Bir sincap gibi mesela, yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden, yani bütün işin gücün yaşamak olacak. Acıyı, hasreti, tutkuyu, aşkı, dava aşkını, ümitsizliği, bir o kadar da umudu iliklerinize kadar hissettiren; adını Nazım’ın muhteşem şiirinden alan, Genco Erkal’ın Tülay Günal eşliğinde oynadığı oyun “Yaşamaya Dair”. Yaklaşık 90 dakika Nazım ve Piraye’nin aşkına, şairin Bursa Cezaevindeki yaşamına, sürgün yıllarına tanık oluyoruz. Genco Erkal sahneye sığmıyor, içindeki Nazım’la dolup taşıyor adeta. Tülay Günal ise güzel sesiyle o kadar yakışmış ki Genco Erkal’ın yanına, Piraye’yi kimse ondan daha güzel canlandıramazdı diye düşünüyor insan.
Oyun boyunca zaman zaman gözleriniz dolacak, zaman zaman yüzünüzde tatlı bir tebessüm oluşacak. Yeri gelecek Tahir ile Zühre’deki elma, yeri gelecek Gülhane parkındaki bir ceviz ağacı olacaksınız.
“Aşık olmadan yaşamak, yaşamak değildir. Çok şükür aşığım. Bana öyle geliyor ki bir tek insana, yüz milyonlarca insana, bir tek ağaca, bütün ormana, tek bir düşünceye, bir çok düşünceye ve fikre aşık olmadan yaşamak yaşamak değildir.” diyor Nazım. Yaşama ve yaşamaya bir de Nazım’ın gözünden bakacaksınız.
Hatırlar mısınız; bir gün Nazım Hikmet, Gülhane parkındaki bir ceviz ağacının altında buluşmak üzere randevulaşır Piraye’yle. Buluşma günü gider, beklemeye başlar ağacın altında. O dönemlerde Nazım Hikmet arananlar listesinde olduğu icin polislerden gizlenmek durumunda kalır. Şans o ya, polisler de devriyeye çıkmıştır. Nazım da tırmanır ağacın tepesine. Piraye gelip her şeyden habersiz ceviz ağacının altında beklemeye başlar. Polislerden dolayı aşağıya seslenemez Nazım ve çaresiz çıkarır kalemi, kağıdı ceviz ağacının tepesinde yazar meşhur şiirini. “Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkında. Ne sen bunun farkındasın, ne de polis farkında.” Tülay Günal’ın duru sesinden bu şiiri dinlerken de bu sahne gözlerinizin önüne gelecek. Böylece bir kez daha içinizi acıtacak böyle degerli bir şairin yıllarca hapse mahkum edilmiş oldugu gerçeği. Nazım’ın hayatına yine Nazım’ın şiirleri ayna tutacak. İçinize umut ve yaşama isteği dolacak.
Yaşamayı ciddiye alacaksın,
Yani o derecede, öylesine ki,
Mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
Yahut kocaman gözlüklerin,
Beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
İnsanlar için ölebileceksin,
Hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
Hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
Hem de en güzel en gerçek şeyin
Yaşamak olduğunu bildiğin halde.
Hem bir tiyatro oyunu, hem bir müzikal, hem bir şiir dinletisi tadında müthiş bir 90 dakika geçirmek için gidin, izleyin, izlettirin, sonra bir kez daha izleyin. Güneşin sofrasında, dostların arasında olun. Çünkü “yaşamak yani ağır bastığından”…