Ani(?) Ölüm

Yazar: Melisa ManduzEditör: İpek ÇakmakGörsel Tasarımı: Buket Özkılınç Hızlı hızlı eve yürüyordu ki, bir gürültü duyar gibi oldu. Sonra ne görsün: Jandarma, sağlık ekipleri ve tüm kasaba halkı derenin kenarında toplanmıştı. Neydi bu kadar önemli olan, yıllardır tek bir yaprağın bile oynamadığı bu yerde tüm hayatı durduracak kadar büyük ne olmuş olabilirdi? Annesi fırına göndermişti onu; ama meydan boş, dükkanlar kapalıydı. Sebebini öğrenmek için meraklı kalabalığa yaklaştıkça kargaşanın sesi arttı. Ambulans sireni, çığlıklar… Tüyleri diken diken olmuştu bile. Bağıra bağıra ağlayan...

Aile Fotoğrafı

Yazar: Furkan Ali KüçükEditör: İpek ÇakmakGörsel Tasarımı: Yusuf Ömer Çakır Gündüzleri sesin içinde kaybolmayı severdim. Geceleri de çok uzun olmamakla birlikte yürüyüşlere çıkmayı tercih ederdim; ama en çok, çocukken Çiftlik Caddesi’nin tam ortasında L’opera adlı müzik dükkanının önünde içeriden gelen müzikle dans etmeye bayılırdım. Bizimkilerle her yaz bir haftalığına da olsa yaz tatilini Sinop’ta geçirirdik. O çıktığımız şehirlerarası yolculuklarda cam kenarına oturur, beyaz şeritli sonsuz asfaltları izlerdim. O zaman bana farklı gelirdi. Çizgi filmlerde gördüğüm asfaltlar gibi bir şeydi sanki.  Sinop’a gittiğimiz...

Kader Pişmanlıkları

Yazar: Furkan Ali KüçükEditör: İpek ÇakmakGörsel Tasarımı: Pelin Nur Karabay HüseyinHayatımın kontrolünün tamamen bende olduğunu düşündüğüm yıllar vardı. Artık yok. Üniversiteyi kazandığımda mahallede küçük dağları ben yaratmışım gibi gezindim bir süre. Koşulların getirdiği iradesizlikten olacak ki zamanla geleneksel aile yapımızı unutmuştum. Ailemin kapısını çalmadan evimize giren bir hastalık yüzünden hayatımın nasıl değiştiğinin hikayesi belki de bu. Şimdi kimsin diye soranlara, “Pazarcı Hüseyin” diyorum. Namım böyle artık. Yaşım yirmi sekiz. Sivas doğumluyum. Babam öğretmen olmamı istedi. Oldum da aslında. Bakmayın pazarcı dediklerine,...

Başlıksız Bir Hikaye

Yazar: Anka Tasarımcı: Cansel Gürsoy Gözünü açmıştı. Çevresinin, içinde bulunması gereken veya bulunma ihtimali olan çevrelerden biri olmadığını fark etmişti. Buranın nere olduğunu anlamıştı, bunu anlamasında da zaten bir sıkıntı yoktu, anlayamadığı ve anlamasının da güç olduğu şey buranın nerede olduğuydu. Sessizce doğruldu. Elleri hafiften sızlıyordu. Sanki düşmüştü. İnsan düştüğü zaman elleri çok sızlardı. Halbuki düşecek bir yer de yoktu. Elleri uzun süre bağlı mı kalmıştı. Öyle olsa neden şimdi bağlı değildi. Ne değişmişti ki şu anda elleri bağlı değildi.  Bu çok...

Karanlık Perde

Yazar: Serdar Ersöz Tasarımcı: Yaren Balcı Korku, bilinmeyen şeylerle karşılaştığımız zaman hissedeceğimiz ilk duygu. Bilinmeyenle, bildiklerimiz arasında duran perdeye uzanmamız gerekirken, bizi geride tutan bu ilkel duyguyu aşabilmenin, sürecin en zor kısmı olduğunu düşünürüz. Ama o eşiği aştıktan sonra perdenin ardında kalan karanlıkta, atacağımız her bir adım için daha fazla cesarete ihtiyacımız olur. Durağan var oluşumuzdaki düzeni değiştirebilecek bilgi kırıntıları karanlığın içinde saklanıyor olabilir ve bu olasılık bizi dehşete düşürür. Bu yüzden karanlık bilinmeyenle, günlük hayatımız arasında duran bu perdeyi genelde...

Siyah Geceler

Yazar: Mehmet Emin Yıldırım Tasarımcı: Ekin Yıldız & Ezgi Selin Karadem Her ders arasında okulun arka bahçesindeki banklarda kitap okumak, okulun katlanılabilirliğini bir nebze olsun artırıyordu. Hatta bazen dayanma gücü kalmadığında derse girmeyip buralara geldiği de görülürdü. Burası onun için bir kaçış yeriydi; yalnız kalarak enerjisini, kitap okuyarak da beynini doldururdu. Okuma bahçesini havalar soğukken daha çok severdi, çünkü ona göre “İyi gün dostları” bu bahçeyi terk ediyor ve bahçenin tüm sevgisiyle sessizliği ona kalıyordu. Aslında bu düşüncesi sadece bahçe için...

Deniz Börülcesi

Karpuz peynir mevsiminin başlamasına çok az kala, Taylan amca ve Fikriye teyze için heyecan başlamıştı. Torunları eskisi gibi bütün bir yaz boyunca yanlarında kalmıyordu belki ama onlar için beraber olabildikleri bir hafta bile artık yitmeye başlayan ömürlerinin en değerli zamanları olmaya yetiyordu. Ilık ılık esen mayıs rüzgarlarıyla beraber yazlık siteleri de renklenmeye ve hareketlenmeye başlamıştı. Yine bu akşamlardan birinde, en büyük torunları Simge’den gelen bir telefonla keyifleri katlandı. Simge, telefonda haziran ve ağustos ayının sonlarında iki kez yanlarına gelebileceklerinden bahsediyordu. Bu Fikriye...

Koştu

Yazar: Ömer Kaygusuz Tasarımcı: Melisa Erce Koştu, koştu, koştu… Koşmaya devam etti. Uçsuz bucaksız bu yolda koşan gencin ismi Hüseyin’di. Hüseyin koşuyordu ancak neden ve nereye koştuğunu bilmiyordu. Tüm gücüyle, tüm benliğiyle koşuyordu. Hızlandıkça daha da hızlanmak istiyor, bir sınırı yokmuş gibi geliyordu kendisine, hiç koşuyormuş gibi de hissetmiyordu aynı zamanda, daha çok uçuyor gibiydi. Ne bir yorgunluk belirtisi, ne bir nefes düzensizliği, ne bir ağrı. Yanından geçen ağaçların hızına bakılırsa, oldukça hızlı olduğu söylenebilirdi. Ara sıra nereye ve neden gittiği gibi...

Sessizlik

SessizlikYazar: Çağan Oğuzhan Cantürk Tasarımcı: Anıl Aydınoğlu Seviyordu.  Çakmağı eline aldı. Parmağını sürtmesiyle çıkan anlık cızırtıyı, sonrasında sahneye çıkan o küçük alevin dudaklarının önünde dans edişini seviyordu. Buruk bir tebessümle, selam vermeksizin sahneden inercesine acele, o dans edişini… Ve anlık cızırtıyı da seviyordu. Hem de yeni kararmış gökyüzünün sessizliğini dinlerken daha çok seviyordu. Bulutlardan gelen… Şu kasvet yüklü, kurşuni bulutlardan, rüzgârın karanlıklara sürdüğü… Rotasız, darmadağın… Bir tane daha kalmıştı. İçer miydi onu da peşine? Bunu zaman gösterecekti. Beş dakikalık kısa bir zaman....