KazaYazar: Kayra MertEditör: Beyza ÖzTasarımcı: Aslı Akbaş Adımımı atıyorum, otlar bileğimi kavrıyor ve taban çöküyor. Kendimi buz gibi suların içinde buluyorum. O kadar derindeyim ve o kadar karanlık ki kendi ellerimi bile zar zor görüyorum. Metrelerce üstümdeki buz kütlesinin tabanındaki çatlaktan içeriye ay ışığı sızıyor. Ciğerlerimin patlayacak gibi olduğunu hissediyorum, ellerimi uzatıp yüzeye ulaşmaya çalışıyorum ama çok derindeyim. Nefesimi daha fazla tutamayıp ciğerlerime su çektiğim anda bacağımdaki otlar tekrar devreye giriyor ve kendimi etrafımdaki su kütlesiyle tavandan düşerken buluyorum. Yüz üstü yere çarpıyorum, öksürüp...
YolculukYazar: Recep İsmail BiçerEditör: Beyza ÖzTasarımcı: Sümeyra Koçyiğit “Emin olun, Kolomb Amerika’yı keşfettiğinde değil onu ararken mutluydu.” Bu cümleden ne anlıyoruz ? Kolomb’un Amerika’yı keşfedince mutluluğa erişmediğini mi yoksa onu doyuracak kadar mutluluğa erişmediğini mi? Belki okumuşsunuzdur, bu alıntı Dostoyevski’nin Budala adlı kitabından. Bir örnekle başladığımızda daha iyi anlaşılabileceğini umuyorum. Hayatımızda çok fazla şey için çabalarız ve hatırı sayılır bir miktarından da olumlu dönütler alırız. Fakat gerçekten bu olumlu dönütler, başarılar, kazanmalar bize istediğimiz mutluluğu veriyor mu? Ya da hayallerimizi, çabamızı...
Çok Mu Abartıyorduk Acaba?Yazar: Samet TamerEditör: Beyza ÖzTasarımcı: Derya Tepe Yürüyorduk, yine konuşarak yürüyorduk. Ne zaman yürümeye başlasak zihnimiz açılır, konuşmadan edemezdik. Hem de o gün konuşmamız gereken şeyler vardı, birbirimize anlatmamız gereken bir ton şey vardı. Anlattıkça işin içinden çıkamıyorduk, bir o tarafından bakıyorduk bir bu tarafından. Yaşadığımız dakikalarının etkisinden çıkamamıştık. Neden söylenmişti o söz, neden yapılmıştı o hareket, nasıl bu duruma gelinmişti, nedenler nasıllar… Açıklamaya çalıştıkça anlamaya çabaladıkça daha da büyüyordu gözümüzde yaşadıklarımız. Sanki az önce çok fazla şey...