Yazar: Rıdvan Furkan Yaman
Editör: İpek Çakmak

Tom King, günümüz Amerikan çizgi roman sektörünün en önemli yazarlardan birisi. Çoğunluğu DC Comics’te olmak üzere hem Marvel’da hem de DC’de kaleme aldığı pek çok önemli seri bulunmakta. Marvel Comics’te yazdığı Vision ile DC Comics’te yazdığı Mister Miracle, Strange Adventures gibi seriler ve seksen beş sayı boyunca devam eden Batman yazarlık süreci, kariyerindeki en önemli çalışmaları. Bu yazının konusu olan Babil Şerifi ise DC’nin en prestijli alt yayınevlerinden Vertigo Comics’ten çıkan ve az önce saydığımız çizgi romanlar gibi Tom King’in kariyerinde önemli bir yeri olan on iki sayılık, iki ciltlik bir çizgi roman.

Her ne kadar Tom King genellikle süper kahraman çizgi romanları kaleme alan bir yazar olsa da, Babil Şerifi bir süper kahraman çizgi romanı değil. Saddam’ın düşüşünden sonra Amerikan işgalindeki 2003 Irak’ında geçen hikaye, ana karakter Christopher Henry’nin kendi eğittiği yeni Irak polislerinden birinin cesedini bulmasıyla başlıyor ve ilerledikçe basit bir katil bulma anlatısından çıkıp daha karmaşık, daha büyük bir hikayeye dönüşüyor.

Tom King’in Yazarlık Öncesi Kariyeri

Babil Şerifi’nden bahsetmeden önce Tom King’in çizgi roman yazarlığı öncesi kariyeri hakkında biraz konuşmak istiyorum; çünkü geçmişi, hem Babil Şerifi’nde anlattığı hikaye hem de kendisinin yazar profili açısından oldukça önemli.

Tom King, eski bir CIA ajanı. Böyle söyleyince biraz abartılı ve absürt geldiğinin farkındayım; ama adam bayağı bayağı eski bir CIA ajanı. Hem de masabaşı tarzda bir görevde değil, Irak ve Afganistan gibi Amerika’nın aktif rol aldığı ülkelerde sahada görev yapmış bir operasyon uzmanı. CIA’de çalışmadan önce bir süre Marvel’da staj yapmış olsa da, biz çizgi roman dünyasında kendisinin adını CIA’deki görevinden ayrıldıktan sonra kaleme aldığı hikayeler ile duyuyoruz.

Durum böyle olunca Babil Şerifi’nde anlatılan hikaye ve bize yansıtılan atmosfer de daha ciddi bir hal alıyor; çünkü okuduğumuz şey bu konulara çok ilgili olan bir yazarın kendi hayal dünyasında ürettiği bir senaryo değil, hikayenin geçtiği yerde aktif ve önemli bir rolde görev almış bir adamın kendi deneyimlerinden yola çıkarak ortaya koyduğu bir hikaye. Babil Şerifi’ni, Tom King’in yazarlık kariyerindeki yeri dışında önemli kılan şey bu.CIA’de çalışmasının Tom King’in çizgi roman yazarlığına olan tek etkisi Babil Şerifi’ni yazmasını sağlayacak deneyimler kazandırması değil. Burada çalışmanın etkisiyle kendisi, kaleme aldığı hikayelerde her ne kadar süper kahramanları konu ediniyor olsa da, aksiyondan ziyade karakter psikolojisine önem veriyor. Bugün Tom King’in karakterlerin psikolojilerini merkeze koyan ve seri boyunca karakter gelişimini detaylı bir şekilde işleyen hikayeler ile özdeşleştiğini söylersek yanılmış olmayız. Örnek verecek olursam; yazının başında da söz ettiğim “Vision” serisinde Vision, dünyada yaşadığı süre boyunca insanların bir aile sahibi olmasına çok özeniyor ve o da kendi türünde -sentetoid üyelerden oluşan- bir aile kurmaya çalışıyordu. On iki sayı süren seride Vision ve ailesinin baştan sona gelişimi ve değişimi oldukça etkileyiciydi. 2019 yılında yayımlanan “Heroes in Crisis” adındaki event hikayesi de verebileceğimiz bir diğer örnek. Event hikayelerini kısaca açıklayacak olursam, Marvel ve DC gibi şirketlerin kendi evrenlerini çok ciddi etkileyen, o evrende bulunan pek çok karakteri bir arada görebildiğimiz büyük hikayelere “event” diyoruz. Bu hikayeler, yayımlandığı şirketin çizgi romanlarını takip eden okuyucular için oldukça önemli olduğundan, hiçbir okuyucu  kaçırmak istemez. Bu sebeple bu hikayeler çok yüksek satış rakamlarına ulaşır. Zaten şirketlerin bu tarz seriler yapma amacı biraz da bu maddi sebeplerdir. Yüksek meblağlar kazanma amacıyla yayımlanan bu serilerde edebi derinlik, kaliteli bir hikaye veya karakter gelişimi görmek çok mümkün değildir. Genelde bolca kavganın olduğu, aksiyonu bol ama basit işlerle karşılaşırız. Tom King ise Heroes in Crisis serisinde diğer event hikayelerinin aksine süper kahramanların ruh hallerine odaklanmış ve psikolojik desteğe ihtiyaç duymaları fikrinin üzerine giderek farkını göstermişti.

Babil Şerifi

Babil Şerifi’ne dönecek olursak, hikaye üç ana karakter üzerinden ilerliyor: Christopher Henry, Sofia Aqani ve Nassir.

Christopher Henry, Amerikan ordusu için çalışan eski bir polis. Yeni Irak polis kuvvetlerini eğitmek için Irak’a gelen Henry, eğittiği polislerden birinin cesedini bulmasıyla beraber katilinin peşine düşüyor. Ardından Sofia ve Nassir’le de yolları bu sayede kesişiyor.

Chris Henry, Amerikan polisi olarak Irak’ta görev yapsa da diğer pek çok Amerikan askeri gibi Iraklılardan nefret etmiyor. Irak’a gelme amacı ise yalnızca parasını kazanmak değil, görevini ciddiye alıyor. Bunu zaten hikayenin çıkış noktasında görmek mümkün: Eğittiği askerlerden birinin cesedini görünce katilinin peşine düşmesi aslında Henry’nin Irak’taki görevinde samimi duygularla hareket ettiğini gösteriyor. Belki de Tom King, Christopher Henry karakterini tasarlarken kendisinden de biraz esinlenmiştir.

Sofia Aqani, Amerika’da büyüyen bir Iraklı. Büyükbabası, Saddam’ın Baas Partisi’nin kurucularından ve Irak’ın önemli figürlerinden biriymiş. Daha sonra Sofia’nın büyükbabası, babası, annesi, kısacası tüm Aqani ailesi Saddam tarafından öldürülmüş. O sırada Amerika’da yaşadığı için öldürülmeyen Sofia, hikayenin geçtiği sırada yönetim konseyinde görev yapan, Irak için önemli ve politik bir figür.

Sofia karakteri üzerinden şöyle bir yorumlama yapabiliriz: Sofia her ne kadar bir Müslüman olsa ve hikaye boyunca politik konularda sürekli “Allah’ın davası”ndan bahsetse de, Amerika’da büyümüş olmasının bir etkisiyle aslında çok da dindar biri değil. Dışarıya çizdiği sıkı dindar ve Allah’ın davasının savunucusu imajının aslında öyle olmadığını hikayede yer yer görüyoruz. Amerika’nın kontrolünde Irak’ın yeniden inşa edilmesinde önemli bir pozisyonda olan Sofia karakteri, günümüz politikacılarına verilen bir örnek olarak düşünülebilir.

Nassir, eski Saddam polis kuvvetlerinden olan Şii bir komiser. Bağdat’ta soruşturma yapabilecek tek polis olan Nassir yakın zamanda üç kızını kaybetmiş ve bu sebeple depresif, çalışmak istemeyen ama Sofia’ya olan ‘borcu’ sebebiyle bu maceraya atılan bir karakter.

Nassir de aslında o dönem Iraklılarını yansıtıyor. Ülkesi başka bir ülke tarafından -üstelik Müslüman olmayan ve öcü gibi görülen Amerika tarafından- işgal altında olan, Saddam’ı sevmese bile Amerika tarafından inşa edilecek yeni Irak’ın eskisinden ne derece iyi olacağından emin olmayan, savaşta pek çok yakınını – hatta ailesini – kaybetmiş pek çok Iraklı’dan biri.

Saddam rejimi ve Irak’ın işgali, oldukça tartışmalı bir konu. Tom King de böyle tartışmalı bir konuyu masaya yatırırken taraf tutmadan karakterler aracılığıyla bizlere bu konuya dair farklı bakış açıları sunuyor. Az önce değindiğim üç ana karakterin üçü de birbirinden oldukça ayrı kişiliklere sahip ve yaşananlara karşı görüşleri de birbirinden farklı. Bu sayede King’in tek bir doğrunun(!) savunuculuğunu yapmadan o atmosferi yansıtması ve bizlere tarafsız bir bakış açısı sunması mümkün oluyor.

Tom King’den bahsederken yazarlık profilinin en öne çıkan özelliğinin hikayelerinde karakter psikolojisine odaklanması olduğunu söylemiştim. Bunu elbette Babil Şerifi’nde görmek mümkün. Chris’in kendi eğittiği polislerden birinin öldürülmesi üzerine bu ölümü sahiplenmesi ve katilinin peşine düşmesi, Sofia’nın üstlenmiş olduğu politik rol sebebiyle kişisel duygularını maskelemesi; fakat bu siyasi olaylardan uzaklaşıp yalnız kaldığında bu duygularını açığa çıkarması, Nassir’in yaşadığı kayıplardan sonra girdiği depresif ruh hali ve yaşananlar karşısındaki umursamaz tavrı hikayede çok başarılı yansıtılıyor.

Tüm bunların dışında hikaye ile ilgili söylenebilecek pek çok şey var; fakat onlar hikayenin polisiye kurgularına yönelik yorumlar olacağı için sizlere spoiler vermemek adına değinmiyorum. İpucu olmadan hikayenin polisiyesini yorumlayacak olursam: Okuyucuyu içine çeken, merak uyandıran ve ilerledikçe karmaşıklaşan bir hikaye olduğunu söyleyebilirim. Babil Şerifi; çok acele bir şekilde okunacak, çerezlik diyebileceğimiz bir çizgi romandan ziyade, oldukça yoğun ve bitirdikten sonra üzerine biraz düşüneceğiniz bir eser.

Görsellik

Çizgi romanın çizimlerini ve renklendirmesini Mitch Gerads yapıyor. Babil Şerifi, kendisinin Tom King ile beraber çalıştığı tek seri değil; bunun dışında Mister Miracle, Strange Adventures, Love is Love gibi serilerde de bu ikilinin beraber çalıştığını görüyoruz. Mitch Gerads, çizimlerini ve görsel anlatımını çok beğendiğim bir çizer ve Tom King’le çalıştığı serilerde de oldukça başarılıydı. Babil Şerifi de bu konuda bir istisna değil, hikayesinin dışında görselliğiyle de oldukça beğendiğim bir çizgi roman.

Karakter çizimlerine çok değinmeme gerek olmadığını düşünüyorum. Gerads’ın çizimlerini daha önce gördüyseniz zaten ne kadar iyi bir çizer olduğunu biliyorsunuzdur. Karakterlerin duruşu, mimikleri, hareketleri fazlasıyla gerçekçi. Bunun dışında Gerads, o dönemin atmosferini çok iyi yansıtmış. Hikaye boyunca kendinizi Bağdat’ta gibi hissediyorsunuz. Çizer, bu konuya ne kadar önem verdiğini ve işini ciddiye aldığını şöyle açıklamış:

“Araştırma konusunda titizim. Çok gerçek bir zamanda, çok gerçek bir yerde geçen kurgusal bir hikaye. Bu yüzden bunu olabildiğince doğru yapmak benim için çok önemli. Aksi takdirde birçok insana kötülük yapıyormuşum gibi hissediyorum. Orada bulunan Amerikalılara kötülük yapıyorum, Iraklılara kötülük yapıyorum ve mekana, mimariye kötülük yapıyorum. Ve okuyucuya bir kötülük yapıyorum.” [1]

-Mitch Gerads

Panel kullanımları konusunda Gerads, deneysel panellemeden çok, klasik tarzda çalışmış. Bu tarz panelleme tekniğini de aslında Tom King çizgi romanları ile özdeşleştirebiliriz, King’in yazdığı pek çok çizgi romanda görsel anlatı ‘klasik panelleme’ dediğimiz dokuz veya altı kutuluk düz kutular ile sunuluyor. Bir çizgi romanda panellemenin klasik veya deneysel olması artı veya eksi olarak nitelendirebileceğimiz bir özellik değil aslında. Önemli olan anlatılan hikaye ile görsel anlatının ne kadar uyumlu olduğu; fakat kimi okuyucular için çizgi romanda deneysel panellemeler görmek ekstra önem ifade edebiliyor ve çok hoşlarına gidiyor. Babil Şerifi’nde deneysel paneller görmesek de, dediğim gibi bu bir eksi özellik değil, bu kullanım hikayeye gayet uygun.

Sonuç

Özetle Babil Şerifi, bana kalırsa epey ilgi uyandırıcı bir konuya sahip. Bu konuyu herhangi bir taraf tutmadan, Saddam ve Amerika hakkındaki tartışmalara çok girmeden, hikayedeki karakterlerin sahip olduğu farklı bakış açılarını bizlere yansıtarak işleyen oldukça başarılı bir çizgi roman. Polisiye hikaye severlere ve Amerika’nın Irak’ı işgali konusu ilgisini çekenlere önerebileceğim bir çalışma.

Buna ek olarak Tom King gibi önemli bir çizgi roman yazarının sektörde kendini yavaş yavaş duyurmaya başladıktan sonra kaleme aldığı ilk büyük hikaye olması açısından da önemli bir eser. Bu yüzden Tom King’in başka hikayelerini okumuş ve beğenmiş olanlara seve seve öneririm. Ayrıca karakter kullanımları, klasik tarzdaki görsel anlatısı ve on iki sayılık bir seri olması ile Babil Şerifi tipik bir Tom King çizgi romanı. Eğer Tom King çizgi romanlarına başlamak istiyorsanız Babil Şerifi sizin için iyi bir başlangıç olabilir.


[1] https://www.vulture.com/2016/07/sheriff-of-babylon-comic-book-iraq-war.html