Kendime

Yazar: Derya Tepe
Editör: Beyza Öz
Tasarımcı: Sümeyra Koçyiğit

Duygularımın silsilesi içinde yüzüme vurup duran bir hayat akışı içinde bir yaş daha aldım, acının ve sağlığın ne kadar fiziksel ne kadar duygusal olduğunu artık kavrayamıyorum. İç içe geçen yorgunluklarım da tıpkı yapılması gereken sorumluluklar gibi, ne kadarını ben kendime ödev ediniyorum ne kadarını çevrem benden istiyor bilmiyorum. Yirmi ikinci yaşımın ilk gününde omuzlarımda sevgisinin ve çantamın ağırlığıyla sokaklarda yürüyorum. Başkaları okusun diye değil, hatta ben bile sonradan geriye dönüp okumak için değil, sadece içimden geçenleri yazmazsam hayat bulamam diye yazıyorum, yeni bir şey değil. Dile gelmeyen bulanık anlardan yoruldum, insan olmayı öğreniyorum hala. Anladığım ufak tefek şeyler var, kendimi bulduğum kitapların ve müziklerin içinde. Katı bir toplumsal düzenle beraber dağınık ve çelişkilerden içi milyon tane çekirdekle dolu bir şeymiş insan. Öğrendim ki çelişmek ne güzel durum. Ben toplum değilim, ben kültür değilim çünkü ben ne dinden ne etikten ne düzenden hatta kendi bedenimden bile oluşmuyorum. Her şeyi dışlıyorum ve her şeyi geride bırakıyorum, kendi yerimi  bulmak gibi bir gayretim yok çünkü ben bir gölün içinde değil, şelalelerden akan, derinlere sızan, doruklardan fışkıran bir akarsuyun içinde bir damlayım sadece. Yersiz değilim, değdiğim her yerde bir parçamı bıraktım ve her yerden taşlar kattım önüme. Düşüncelerim durduğunda sadece köreliyorum. Suyumun bulanması lazım; toprağı, çamuru, tozu, yaprakları içime almam lazım. En sonunda döküldüğüm yer kutsal bir ağacın kökleri değil, belki biraz sonra üstüne basılıp çiğnenecek olan ayrık otunun dalları olmalı. İstenmeyenin yaşamına karışmalıyım, sevilmeyen her canlıyı sevmeliyim, köklerine inmeliyim ve dallarından yeniden fışkırmalıyım, sonra durup dinlenirim. Sonra derin bir uykuda düşler ve kabuslar arasında gidip gelerek dinlenirim. Sonra her şey sessizliğin içine attığım duygularım gibi, suya bıraktığım ellerim gibi, biraz benim, biraz senin gibi dinlenir.