SorguYazar: aslı AkbaşEditör: Beyza ÖzGörsel Tasarım: Saadet Atmaca Peki elleri tiyatroların Peki güzellemeler yazılmış uğruna Padişahlar, anlı şanlı kahramanlar Peki değiştirilmiş kitaplar Peki ben Uzanan geçmişe Bugünü uzatan, sulayıp sulayıp Ne emeklerle büyüten Ne olacak sakarlara Dizleri üstüne düşen karşısında Aşık güzellerin Peki diyarlara Unutulmuş, geride kalmış Kılı kırk yaran ustalara Peki bana Bırakıp doğal mucizelere ömrünü Uyuyan çimenler üzerinde Unutulmuş diyarlarda Peki sıkıcı evlere Sıkıcı duvarlara Arkasında ölmüş ruhların Kulak verilmemiş dileklerine Peki gezginlere Ya yiyen ya uyuyan Nice tembellere Ne olacak değişmemiş kurallara Sen sormazsan eğer Ben yazmazsam Ne olacak bu dünyaya ...
Bir Delinin Sabah YürüyüşüYazar: Onur KılınçEditör: Gizem Köroğlu Her gün kafasına estiği saatte kalkardı. Bugün de erken kalkacağı tutmuştu. Havanın da güneşli olması buna sebepti. Güneşli havalarda bir sabah yürüyüşü yapardı çünkü. Öyle geç saatlere kadar yatamazdı güneşli günlerde. Sahile gider oradaki bankta otururdu biraz. Gelen geçene bakar, kendi kendine konuşurdu. Dönerken de bakkal Ahmet’e uğrardı. Kahvaltılık bir şeyler alır, deftere yazdırırdı aldıklarını. Parası olduğu nadir zamanlarda ise cebinden çıkarır öderdi. Ha bir de bir köpek vardı. Adı Panço. O da...
Rus AvangartlarıYazar: ceylin Ceyda HündalEditör: Arda Demirkale, Reyyan Çulcu Avrupa modernizminin gelişmesinde oldukça kısa ömürlü iki akım vardı. Bunlar İtalya’daki ‘fütürizm’ ve Rusya’daki ‘konstrüktivizm’di. İki dünya savaşı arasında, bu yenilikçi iki akım uzun soluklu tartışmaları da beraberinde getirmiştir. Sanat anlayışları birbirine oldukça yakın olan bu iki akımın aydınları, siyasal görüşleri söz konusu olduğunda apayrı uçlara sürüklenmişlerdir. Rusya’daki konstrüktivizmi ve akımın alt yapısını hazırlayan avangart sanatçılarını anlamak için, öncelikte İtalya’daki fütürizme kısaca bir göz atalım. En basit haliyle fütürizm; sürekliliği, değişkenliği...
SankiYazar: Nilhan KayaEditör: Aybars Özmen, Reyyan Çulcu Sana siyahı nasıl hissettirebilirim?Belki de siyah diye bir şey yok, ikimiz hissetmedikçe onu. Var olmayacak bizsiz, hissiz.ahi siyah bir his mi veya hissetmek mi?Bir olgu mu oluş mu?Bir yana her şey, bu sabah kendimi hiç olmadığım kadar kahverengi hissettim. Yorgun ve bitkin…Sahi, kahverenginin suçu ne? Toprağın rengi olmasımı? Topraktan gelmiş olmamız mı, onu bu kadar yorgun yapan?Ben de senden geldim, sendeki içeri benim. Banasiyah demeye ne dersin? Renkler içinden gelen siyahlık…Evet, duygularım renklerle ilişkili....