Herkes Güzel Sevemez

Herkes Güzel SevemezYazar: Esma OğuzhanEditör: Elif başerTasarım: Derya Tepe   HERKES GÜZEL SEVEMEZ Ruhuma hapsolmuş korkun Yoruyor her aklıma geldiğinde Bir zamanlar kalbimde taşıdığım, Yüreğimde sakladığım sevgiyi anımsarken. Zamanı durdurmak isterdim, hayal ettiğim gelecekte. Hapsolduğum bu dağlar arasında  Sen çiçek açtırırsın sanmıştım bozkırıma, yanıldım. Ne yazık ki kar yağdırdın göz pınarlarıma. Süphan’ın eteklerinden göle usul usul akan gözyaşlarım oldu. Keşke sevmeyi öğrenmeseydi yüreğim, Bilseydi ruhunda güzellik olmadığını  Hiç sever miydi ruhum? Annem hep haklıydı zaten! Gözlerimin içinden akan en güzel vadiler, Bu korkuyla yıkıldı içimdeki tüm sevgiyle beraber. Varlığın bile huzur vermez oldu bana Hesabını kim verecek bana, Ruhuma açtığın...

Berlin Duvarı Mektupları

Berlin Duvarı MektuplarıYazar: Azra YılmazEditör: Elif BaşerTasarım: Aylin Altunsöz Okuyacaklarınız; bir postaneye iki farklı tarihte, kime yazıldığı belirtilmemiş ve sonradan da saptanamamış iki mektup bırakan bir gencin satırlarıdır. İlk mektup, 12 Ağustos 2021 Berlin Duvarı, aynı özü paylaşan iki parçanın ne olursa olsun zamanı geldiğinde bir araya geleceğini gösterir. Benim gözümdeyse iki tarafın bir olmasını var gücüyle engellemeye çalışan, mutlak bir bariyeri temsil ediyor. Gücü aşılabilir, ancak her yiğidin harcı değil, harcı olana da her zaman nasip değil. Örneğin, Berlin Duvarı Almanya’da değil...

HOUSE

HouseYazar: Aslı AkbaşEditör: Elif BaşerTasarım: Sevde Gülnisa Meydancı HOUSE I was looking out the window when I realized, there was an angry face looking at me And telling me that I ruined my life I always do My steps were coming back to me And throwing me to the first decisions of my life Whether to walk or lay Laugh or cry Whether to die or stay I listened every voice coming from the roof Imagining the sky was shining up there And glazing my shiny walls So that everybody would know I...

Kırmızı Ev

Kırmızı EvYazar: Kayra MertEditör: Beyza ÖzTasarım: Selen Günay Sessiz sakin Crowe Sokağı’nın üzerine devasa bir gölge gibi eğiliyor 4 numara. Çoğu zaman varlığı belirsiz, sessiz ve sonsuz bir bekleyişte. Sadece bekliyor 4 numara; bekliyor, izliyor, zamana tanıklık ediyor. Sokağın diğer ucundaki kiraz ağacı yapraklarını döküyor, 12 numaranın küçük kızı ilk kardan adamını yapıyor, Smith ailesi pikniğe gidiyor, çocuklar çiçekten taçlar yapıyor ve mahalle su savaşından gelen neşeli çığlıklara boğuluyor.  Yorgun, yaşlı karga terk edilmiş evin çatısına konarken bir anlığına dökülen sıvadan...

Bir Zamanlar Beyoğlu’nda

Bir Zamanlar Beyoğlu’ndaYazar: Ülkem KaraEditör: Neris YavuzTasarım: Ebru Gül anlattığın tüm hikayeler toplanıp beni teselli eder senin gerçekliğinde bir daha karşılık bulamaz benliğim benim civarımda sen hep kayıpsın nereye bakarsam bakayım, ıssız ülkem artık gözyaşlarımın izin verdiği kadar özgür ya da vicdansızsın bil ki, rüyalarımdan hiç çıkmadı altında adının yazdığı ucuz hikayemiz sen olmadan bazı gecelerden kaçamadım gözünde eğreti ruhumun, kollarımda bıraktığı izler ne kadar uğraşsam da geçmedi ve sensizlikte bile sen varken gidişin beni üzmedi bir zamanlar Beyoğlu’nda bize ait olanlar yitip giden anılar olarak kaldılar şimdi sana dair her anı merak eder nereye gittiysen,...

Göğün Seyirliği

Göğün SeyirliğiYazar: Elif Şule KayaEditör: Aslı Akbaşfotoğraf Kaydı: Neris Yavuz İşte paydos. Özenle bağlanmış boyun bağı Koptu sonunda zamanın kanı akmış masadan Şimdi devin karnından çıkma vakti, Vur kendini iki devin arasına Kaldır çeneni kopacakmış gibi boynundan Bak işte orada, Mavi bir leke. Tanıdık mı geldi hikaye? Azap bahsi mucizenin kalbinde; Boyunlarında halkalar, Önlerinde bir set, Arkalarında bir set, Artık göremezler! Fakat ah Karadeniz! Yaşamak sende coşmuş Durup bakmak bile ibadet olmuş. Geceden başlar göğün seyirliği, Doluşur yipil yipil süt lekeleri Zifiri sessizliğe ve karanlığa. Sonra Ay’ın annesi tutar elinden, “Şimdi Güneş’in oyun vakti.” Çaba istemez burada görünmek için mavi, Aksine gayet şîvekâr dolar...

Yıldızlarası

YıldızlarasıYazar: Berke ÖzkanEditör: Beyza ÖzTasarım: Derya Tepe Yıldızlar, ışıl ışıllar demiştin, O gece yıldızlar, bizim için oradalardı, O gece bizi izleyen, aslında yıldızlardı. Baksana, dalgalar durur oldu adeta demiştin, O gece dalgalar, bana inat yok oldular, Öyle hikayeydi ki bizimkisi, Atlasam da boğulmayacağımı anladılar. Halbuki ilkbahar, ağaçlar yaprak döker oldular demiştin, O gece ağaçlar, bize ağladılar. Bu hikayenin, bir gün biteceğini anladılar. Senle zaman, durur oldu adeta demiştin, Durmuştu dünya, istemişti uzatmak geceyi, Zaman, bir lastik gibi uzamamıştı henüz. Dinliyorlardı yanıtımı, Titreyen elleriyle, Hazır oldaki bir asker gibi dümdüz. Gece sessiz, Denizler susuz, Ağaçlar yorgun, Bense bilgin, bense bilgin. “Ah güzelim, Ben...

Tutunmam Lazım

Tutunmam LazımYazar: edalalEditör: Aslı AkbaşTasarım: Aslı Akbaş Nedir bilmiyorum içine çeken beni Babamla alakalı rüyalar görüyorum dün geceden beri Uyansamda terk etmiyor izleri beni Oynatıyor beni aynı bir kuklanın ipleri gibi Tutunuyor bana aynı senin anlattığın gibi Dikiş izlerini hissediyorum omuzlarımda, göğsümde Boğazımda hissediyorum konuşurken onun hakkında Bırakamadı gitti bi ipleri Tutunamayanlardan olmak isterdim ben ki Bıraksın bu kabuslar peşimi Babamla alakalı rüyalar görüyorum doğduğumdan beri ...

Varoluşçu Psikoterapi

Varoluşçu PsikoterapiYazar: Hümeyra CivelekEditör: Aslı AkbaşTasarım: Bediha Kellecioğlu Varoluş ve Psikiyatri, Engin Geçtan’ın uzmanlık alanı olan psikiyatri disiplini çerçevesinde yazdığı, şimdilerde birer klasik haline gelmiş olan dört kitabından (Normaldışı Davranışlar, İnsan Olmak, Psikanaliz ve Sonrası, Varoluş vePsikiyatri)sonuncusu. İki ana bölümden oluşan eser yalnızca psikoloji alanındakileri değil, meslek dışından olan okurları da kendisine çekecek bir yalınlığına ve anlatım zenginliğine sahip. Kitabın birinci bölümünde Freud’dan başlayarak psikanalizi kuram ve yöntem açısından özetleyen Geçtan, varoluşçu felsefenin psikiyatriyle buluşmasının İkinci Dünya Savaşı sonlarına rastladığını ifade eder.1 “Aslında...

Kalamaz Ki Zincirsiz

Kalamaz Ki ZincirsizYazar: Samet TamerEditör: Aslı AkbaşFotoğraf Kaydı: Esra Solmaz Zincirleri vardı her insanın. Hiçbir zaman ayrı kalamadığı, hiçbir zaman ayrı kalmayı istemediği. Zincirleriydi insanın; onsuz yapamadığı, onunla da olamadığı. Kendini bağlayan zincirler olduğunu bile bile hep birlikte kaldığı. Rahatlıyordu insan gerildikçe bu zincirler, gerim gerim gerildikçe. Bırakıyordu kendini kollarına zincirlerin. Fark etmiyordu ama kendinden de bırakıyordu onlara, kendini de alıyordu onlardan. Ne var ki ister incecik ipten olsun ister kalın mı kalın çelikten, zincirler fark etmez. Bir gün gelir artık ömürleri...